Kurban Bayramı Kutlamaları
UŞAK SERAMİK SAN. A.Ş.
ÖZ Hanedan Pide ve Kebap Salonu ÖZ Hanedan Pide ve Kebap Salonu
UŞAK SERAMİK SAN. A.Ş.

Hürriyet Spor Müdürü Mehmet Arslan'dan Teşekkür

Hürriyet Spor Müdürü Mehmet Arslan'dan Teşekkür

Hürriyet Spor Müdürü Mehmet Arslan'dan Teşekkür
Hürriyet Spor Müdürü Mehmet Arslan'dan Teşekkür Ali Demir
Bu içerik 1833 kez okundu.

12 Ocak 2018 Cuma günü okulumuzda konuk ettiğimiz Hürriyet Spor Müdürü Sayın Mehmet Arslan Kanyon Kolejleri kurucusu Prof. Dr. Servet Karahan ve Dr. Hatice Karahan'a teşekkürlerini şu kelimeler ile dile getirdi.

Kocaman bir teşekkürle başlayalım. Prof.Dr. Servet Rustu Karahan ve Dr Hatice Karahan’a... 
- Beni ağlattıkları için. 
- Beni baba topraklarımla bir kez daha buluşturdukları için. 
Bu iki Harika insan, Uşak ve Karahallı sevdalısı bu iki tıp hekimi öyle bir yolculuğa çıkardılar ki beni.. 
Anlatılmazdı. 
Ancak yaşanırdı. 
Ben de yaşadım ve hissettim. 
Gelin o yolculuğa bu kez birlikte çıkalım. 
Dilimin döndüğünce anlatayım. 
Clandras Köprüsü’nü hep duyar, babamın imsakiyelerindeki fotoğraflarından tanırdım. 
Ama hiç görmedim. 
Bilgiyi ve büyükleri takip etmenin insana güzelliklerin yolunu açtığını biliyordum. Bu kez çok kısa sürdü buna tanık olmam.
- Beni takip et. 
Servet hocamın bu talimatı müthiş bir güzelliğe dönüşüverdi. 
Hani “Gemlik’ten sonra denizi göreceksin şakın şaşırma” der ya Orhan Veli. 
Tıpkı onun gibi.. 
Şaşırmamamız mümkün değil o güzelliğe. 
Clandras Köprüsü. 
Karahallı’ya adım atmadan işte bu güzellik karşıladı bizi. 
İçimizde Clandras Köprüsü’nün tadı gülümseyerek ulaştık Karahallı’ya.. 
Ardından eş, dost ve akrabalar. Sıcacık çay kahve ve katmer ikramı. 
Sonra Karahallı sokakları..
Babamın çocukken koştuğu sokaklar...
Dedemin artık yerinde olmayan evi..
Bakımsızlıktan viraneye dönüşmüş tanıdık bildik o eski yapılar. 
Halime halam ve taş evi geldi aklıma. 
Çok severdim o binayı. Taşın ahşapla ahengini. 
Yazları gelirdik Karahallı’ya. Bu yüzden Binanın serinliğini çok severdim. Ve tabii halamı da. 
Ama kayboluyorum sokaklarda. 
Çocukken gözüm kapalı gittiğim o evi bulamam ki artık.
Halam da yaşamıyor. 
Hafızam dahi hiç yardımcı olmuyor bana. 
Adım adım ilerliyoruz tenha sokaklarda. Akşam oldu herkes evine çekilmiş. 
Az sonra hafif hafif nabzım yükselmeye başlıyor. 
Az ileride bir minarenin gök yüzüne yükselen hilalini görüyorum. 
Bu Camii ata mirası. 
Kuva-yi milliyeci büyük dedemin camii. 
Sakallı Camii. 
Gözyaşları içindeyim. 
Oysa ben hiç de böyle etkileneceğimi düşünmemiştim. 
Bıraksanız oturup hüngür hüngür ağlayacağım. 
Ne yapsam ödeyemeyeceğim bir isim bir miras bırakmış büyük dedem bize. Ve ben şimdi onun karşısındayım. 
Ve o büyük borca karşılık sadece dua edebiliyorum. 
Minnet duygularıyla doluyum. 
- Dede ben geldim. 
- Dede ben torunun Ahmet Arslan’ın oğlu Mehmet Arslan. 
- Dede ben seninle gurur duyduğumu söylemeye geldim. . 
- Dedem, Küva-yi Milliye hikayelerinle büyüdüm ben. 
- Babamın seni anlatırken duyduğu sevgiyi ve gururu bir görebilsen dede. 
- Sana geldim Dedem.
- Hiç tanımadım seni. Ama öyle hissettim ki. Sakallı hocam... Benim dedem. 
Hüzün... 
Her adımda da bir hüzün ama bu öyle bir şey ki... 
Hüzün gelip oturuyor yüreğinize. 
Ama bir kaç saniye sonra başka his canlanıyor bedeniniz de...
Bu kez huzur doluyorsunuz. 
Hem de tepeden tırnağa bir huzura dönüşüyorsunuz. 
Bu ruh halini ilk kez yaşıyorum. 
Ama mutluyum dedelerimin huzurunda. 
Servet hocama dönüp bir kez daha teşekkür ediyorum.
- Hocam... İyi ki getirdiniz beni Karahallı’ya. 
Ama dokunsanız yeniden ağlayacağım. 
Amcalarımın, babamın, dedemin, büyük dedemin, büyük büyük dedemin, büyük büyük annelerimin koşturduğu sokaklardayım. 
Cep telefonumu çıkarıyorum. 
Babam hasta. 
Dönüşte onu İstanbul’a götüreceğim hastaneye. 
Ona izletmek için görüntü kaydediyorum sokaklardan, 
Camii’den evlerden. 
İzletsem mi izletmesem mi?
Korkuyorum çünkü büyüdüğü o ev yok artık. 
Yıkılmış. Yeniden inşa ediliyor. 
Acaba kim oturacak o evde. 
Kimler? 
Aldığım yanıt korkumu mutluluğa dönüştürüyor. Ev yine Arslan ailesinde kalacak. 
Babamın amca çocukları oturacak. 
Bunu anlatsam babam üzülmeden izlerim? 
Ya o da benim gibi ağlamaya başlarsa. 
Ona hiç dayanamam. 
Bunları düşünürken, Karahallı Mezarlığı tabelasını görüyorum. 
Tam orta yerine götürüyor beni Servet hocam. 
Dua, gözyaşlarına karışınca daha mı fazla bir huzur veriyor insana bilmiyorum. 
Ama sanki hafifliyorum. 
Huzur. 
Galiba en çok ata toprağında hissediliyor. 
Karahallı Belediyesi’ne geliyoruz. 
İçeriden nefis kokular yükseliyor. 
Tabii ya.. Tanıyorum ben bu kokuyu. Küçücüktüm. Elimden tutar pazara götürürdü annem. İlk kez orada tanımıştım bu Harika lezzetle. Karahallı’nın o Nefis ciğer tavasıyla. 
Bıraksanız 1 ekmek yiyeceğim. 
Öylesine lezzetli. 
Ardından gelsin çaylar. 
Başkan dedemi anlatıyor:
- Sakallı Şükrü avcıydı. Bir gün beni çocukken başkasının tarlasından üzüm yedim diye bir azarladı. Kilometrelerce yürür bir üzüm tanesi almazdı başkasının tarlasından senin deden. 
Yemekten sonra vuslat var. 
Karahallı’lar ile kucaklaşacağız. 
Ben anlatacağım onlar dinleyecek, onlar anlatacak ben. 
Topluluğa bakıyorum Rıza Özer kardeşleriyle birlikte orada. Hiç yalnız bırakmadı ki beni zaten.
Uğur Ağır abim de orada. Nasıl da severek bakıyor. Çocukluğumun Uğur abisi. 
Yaşlanmış. Ona sarılıyorum. 
Hayır hayır Uğur abiye değil. 
Sakallı dedelerime, büyük annelerime, çocukluğuma, anılarıma tüm Karahallı’ya sarılıyorum. 
İçim hüzün ve huzur dolu.

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Banazda Kuzu Kokoreç Yalçın  Kokreçte Yenir
Banazda Kuzu Kokoreç Yalçın Kokreçte Yenir
Tarihi Eser Kaçakçıları'na Uşak Jandarmasından Operasyon
Tarihi Eser Kaçakçıları'na Uşak Jandarmasından Operasyon