Kurban Bayramı Kutlamaları
UŞAK SERAMİK SAN. A.Ş.
ÖZ Hanedan Pide ve Kebap Salonu ÖZ Hanedan Pide ve Kebap Salonu
UŞAK SERAMİK SAN. A.Ş.
Unuttuk...
Nurcan MİCAN

Unuttuk...

Bu içerik 1373 kez okundu.
Reklam

Unuttuk öksüz ve yetim kalmış bir çocuğun gözyaşlarını silmeyi...

Unuttuk yüreği yanan bir insanın yüreğine su serpmeyi...

Unuttuk acıyla kavrulan gönüllere umut olmayı...

Ve mutluluğu aradık, mutlu olmak istedik bu dünya da...

Mutluluğun bazen vazgeçmelerde olduğunu bilemedik. Çünkü cesaret ister maldan, makamdan, menfaatten vazgeçmek, insanlığın faydasından yana olanın yanında durmak. Bunun bize ebedi mutluluk getireceğini anlayamadık.

Hırstan, kibirden arınarak etrafımıza fayda sağlayan işlerle ilgilenerek kendimizi daha çok mutlu edeceğimizi düşünemedik. Aslında mutluluk çok olan şeylerin içinde değildi. Çok harcama, çok konuşma, çok evham, çok eşya, çok insan bunların hiçbirisi mutluluğu getirmedi getirmeyecek. Bunlarla kendimizi mutlu olduğumuza inandırmaya çalıştık, hatta geçici mutluluklar yaşadık ama hiçbir zaman benim mutluluğum dediğimiz hayatlar bize mutluluk getirmedi.

Mutluluğu arayıp durduk, bulduk da. Bazen bir arabayla, bazen çok isteyip aldığımız elbisemizle, bir çocuğumuz olduğunda, bir işte başarılı olup takdir ve terfi aldığımızda, bir hastalık sonrası şifa bulduğumuzda hatırladık mutluluğu. Kısacık ama huzur dolu bu anlar, zordu ama zorluğuna değdi dediğimiz anlardı. Bu anları yaşayabilmek için bütün bir ömrümüzü tükettik, ne kadar geçici ne kadar anlık hazlar olduğunu bildiğimiz halde.

Unuttuk bizi yaratıcının buraya gönderme sebebini, O’ nun bizi hazırlamak istediği sonu. Bizi buraya gönderip asıl yapmamız gereken ticareti yapmamızı istediğini. Bulmamızı istediği, derin okyanusların dibinde bulunan inciyi aramayı unuttuk. Nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi unuttuk. Takılıp kaldık anlık mutlulukların peşine ve bu mutluluklara ulaşmak için etrafımızda pek çok sevdiğimizi ve sevenimizi ezip geçtik.

Biz ne kadar unutmadık desek de unuttuk unutulmuş olanı. Vefayı, insanlığı, iyiliği, dürüstlüğü bırakıp kendi arzularımıza ve kendi mutluluğumuza yöneldik, anlık kalacağını bile bile. Asıl mutluluğun bütün insanlığa faydalı bir şeyler yapmak olduğunu unuttuk.

Hırslarımıza yenildik para dedik, makam dedik, araba dedik, ev dedik, daha güzel yaşamalıyım benim neyim eksik dedik... durduk. Yaratıcının bütün bunlardan haberi yok zannettik. Kendi menfaatimiz için yanar döner olup hakikate göre değil zamana göre şekil aldık. Zamanın değişip hakikatin değişmediğini bile bile... Kırdığımız kalplerin, girdiğimiz hakların gün gelip hesabının sorulacağını unuttuk.

Ben bilirim, benim planım tutar dedik. Göklerde yapılan hesapları unutarak. Kendimizi dünyanın merkezine koyduk. Adete dünya bizim etrafımızda döner oldu. Dünyanın öbür yanında yanan tutuşan bir kalbi görmeyi bırak, yanı başımızda yanan tutuşan kalpleri, canları göremedik. Görmek istemedik. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın dedik.

Yaratılış gayesini öyle bir unuttuk ki; hatırlatanları dahi duymadık, söylediklerine şaşırdık.

“Bu da neler zırvalıyor dedik. Ama ben çok yoruldum, ama ben hastalandım, ama benim yaşama amacım...” dedik.

Bizden daha çok yorulanları, bizden daha çok hasta olanları unutarak. Ben... Ben... Ben... dedik.

“Hem benim eşim, benim çoluk çocuğum, benim evim barkım ve benim işim ne olacak...”

Diyerek eşsiz, çocuksuz, evsiz, barksız olanları unuttuk. Dünya malını kalıcı zannedip ona bağlandık. Bu dünyanın verdiklerini değil bizim dünyaya verdiklerimizi götürebileceğimizi anlayamadık.

Dünyada olan dünyada kalır, dünya bırakmaz onları fakat biz dünyaya ait değiliz. Göremedik dünyanın bizi burada ebediyyen barındırmadığını. Yaratıcının öyle asil amaçlar hürmetine halifesi olarak yarattığı insan dünya malı olamazdı zaten. Yoksa niye söylesin;

“Dünyanın gözümde sinek kanadı kadar hükmü olsa kafiri burada barındırmazdım.” diye...

Asil amaçlar için yarattığı insanı dünyaya bırakmaz. Dünya da bizi kabul etmez zaten. Uyarıcılar gönderdi, mektuplar yolladı ulaklarla. Niçin burada olduğumuzu söyleyen. Gönderdi çünkü aklımızı başımıza almamızı, görevimizi yerine getirmemizi bunun karşılığında da ebedi mutluluğu vereceğini vaat etti. Ancak dünyanın gürültüsüne, şatafatına  o kadar takıldık ki göremedik, duyamadık bu gelenleri ve getirdikleri mesajları, duymak ve görmek istemedik.

Duymak istemeyen kadar sağır ve görmek istemeyen kadar kör birisi olamazdı bu hayatta. Duymadık, görmedik, bilmiyoruz diyerek üç maymunları oynadık. Dünya özlemiyle yandı, tutuştu bedenimiz, arzularımız, isteklerimiz...

Susuz kaldığımızı fark edemedik sonsuzluk suyunda. İçemediğimiz için karanlığı aydınlık zannettik, göremedik asıl ışığın kaynağını. İçimizden gelen sese kulaklarımızı öyle bir tıkadık ki kötürüm kaldı. Ummanın içinde yüzerken yüzeyde kaldık, dipteki inciyi göremedik ne yazık ki...

İnciyi görmek dileğiyle...

Nurcan Mican

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Banazda Kuzu Kokoreç Yalçın  Kokreçte Yenir
Banazda Kuzu Kokoreç Yalçın Kokreçte Yenir
Tarihi Eser Kaçakçıları'na Uşak Jandarmasından Operasyon
Tarihi Eser Kaçakçıları'na Uşak Jandarmasından Operasyon