Televizyonun tek kanal olduğu, evlenmeden zülüf kesmenin ayıp,gece yatarken sakız çiğnemenin günah olduğu ve ateşin kenarına şeytanın yuva yapıp yavruladığı,
Yeni doğan bebeklere nazar değmesin diye üstümüzdeki giysilerden bir parça koparıp koynuna soktuğumuz, başı ağrıyana, demir eksikliğinden kaynaklanan halsizliğe kurşun döküldüğü yıllar.
Biz, annemle yaz aylarında haftada bir veya iki defa Taşlı Tarla dediğimiz yazlık ve kışlık rızkımızı veren tarlaya giderdik. Fidan sulamak ya da domates biber toplamak için.
Evin önünde yassı ve uzun bir taş vardı. Oraya genelde koyunlar yalasın diye tuz dökülürdü.
Anam, merkebi oraya yanaştırır,beni merkebe bindirir,ben önde o arkada düşerdik yollara.
Yolumuz kahvenin önünden geçtiğinden ayıp diye merkebe binmezdi .Genelde köyün çıkışında ki mezarlığın yanindaki büyük bir taşın yanında binerdi.
Mezarlığın tam karşısında tek katlı bir evde Meryem isminde (Köydeki lakabı Deli Garı) yaşlı bir bayan yaşardı.Vakti zamanında annemin akrabası ile evliyimiş.O’nun da Sıdıka (Sittika) diye bir kızı vardı.Annem ben daha 3 aylık iken sık sık rahatsızlık geçirdiğinden İzmir'e tedavi ye gidermiş, beni de O Sıdıka Teyze’nin kızlarına bırakırmış.O yüzden beni her gördüğünde sıkı sıkı sarılır öperdi.Gene onların evin önünden geçerken annemle ayak üstü muhabbet ettiler.
Sıdıka Teyze’nin bir elinde çay bardağı diğer elinde bir sigara….
Annem, gene merkebe bindi ben de arkasına binip belinden sıkı sıkı sarıldım.Beş dakika gittik gitmedik Annem başladı kendi kendine konuşmaya"Vah vah vah kazık gadak garı köy yerinde yakmış cigarayi giyamet aha böle böle kopcek"dedi.Ben de o zamanlar gerçekten böyle küçük teferruatlar yüzünden kıyametin kopabiliceğine inanıp içimden dua ederdim.
Gel zaman git zaman yolumuz Almanya’ ya düştü.
2000 li yıllarda iş yerinde yaşlı bir Alman bir gün dedi ki"İlk Türklerin geldiğinde ben 17-18 yaşlarında idim.O zamanlar biz sokaklarda öpüşürken o nesil ayıp olana bakmamak için perdelerini kapatır dı.Zamanla biz onlara para verip kültür satın aldık.Simdi o sokaklarda sizin gençler öpüşüyor ve ilk nesil de Türkiye de aldıkları ev ve arsa ile övünüyor."
Başka Alman bir müşterim"ilk Türkler geldiğinde ben mesleki eğitim alıyordum, Patron beni tren garı na yolladı,Türkleri karşılamak için.Trenden indiler hepsinin koltuklarının altında birer küçük halı, ertesi gün fabrikada bir ara kayboldular.Patron korktu."Zaten yanlarında halı ile geldilerdi sanırım işi bırakıp bir yere yatmaya gittiler."Fabrikada da araya araya bodrum katında Bir odada hepsini bulduk.En önde biri diğerleri arkada yatıp kalkıyorlar yani namaz kılıyorlar.Patron dediki" Böyle olmaz ibadet için temiz bir oda tahsis edelim bu insanlara."
Ve bana o Alman müşteri dedi ki"Pala Pala, çocuklarınızı Camiye götürün olmadı Kiliseye götürün içlerine günah ve ayıp duygusu yerleşsin hadi biz Amerika ya özenip bozulduk ve karmaşık bir nesil yetiştirdik bari siz yapmayın"
Almanlar Amerikanlari biz Almanları, Türkiye deki gençler Almancilara özenerek yozlaşıp gidiyoruz.
Sigara içen bir bayan yüzünden kıyametin kopacağına inanan bir nesilden.
Göbeği açık ve pirsingli, Vücudunun her yeri dövmeli
Kadın gibi davranıp makyaj yapan erkeklerin.
Zinanın seviyeli bir ilişki sayıldığı modern bir zamana geldik.
Ve freni patlamış bir kamyon gibi gidiyoruz.
FRENİ PATLAYAN TRENİN KİMİ EZECEĞİNİ ALLAH BİLİR İNŞALLAH ALTINDA KALIP EZİLMEYİZ.....
Berkan PALA
