Kurban Bayramı Kutlamaları
UŞAK SERAMİK SAN. A.Ş.
ÖZ Hanedan Pide ve Kebap Salonu ÖZ Hanedan Pide ve Kebap Salonu
UŞAK SERAMİK SAN. A.Ş.
1330 Yılında Anadoluyu Gezen Arap Seyyah İbn Batuta'nın Dilinden Ahilik;Uşak-Banaz-Dümenler Köyü’nde Ahi Baba Yatırı
Ömer AŞÇI

1330 Yılında Anadoluyu Gezen Arap Seyyah İbn Batuta'nın Dilinden Ahilik;Uşak-Banaz-Dümenler Köyü’nde Ahi Baba Yatırı

Bu içerik 1777 kez okundu.
Reklam

Ahiliğin kökenleri konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı kaynaklara göre Ahilik, Moğol baskınlarından dolayı 12. ve 13. yüzyıllarda, Türkistan, Buhara, Semerkand, Taşkent, Merv gibi Türk kentlerinden Horasan üzerinde Anadolu’ya gelen esnaf ve sanatkârlar tarafından kurulan bir meslek kuruluşudur.

Bazı araştırmacılar ise, Ahiliğin kökenlerini, Arabistan ve Bağdat’ta, İmamiye kolundan Abbasi Halifesi Nâsır Lidinillah tarafından kurumlaşan Fütüvvet teşkilâtına bağlamaktadırlar.

Anadolu’daki Ahilik hakkında en ayrıntılı bilgiyi ise Arap gezgini İbni Battuta vermiştir.

Ibni Battuta,1329-30 tarihlerinde Anadolu’da yaptığı seyahatta, Alanya’dan başlıyarak Burdur, Gölhisar, Lâdik, Milâs, Konya, Niğde, Aksaray, Kayseri, Sivas, Gümüşhane, Erzincan, Erzurum, Tire, Manisa, Balıkesir, Bursa, Görele, Geyve, Yenice, Mudurnu, Bolu, Kastamonu, Sinop gibi kentleri dolaşırken, misafir kaldığı Ahi zaviyelerinde gördüğü ilgiyi ve Ahilerin üstün özelliklerini şöyle anlatmaktadır:

“Ahiler Anadolu’da sakin Türkmen kavimlerinin her vilâyet, kasaba ve köylerinde mevcuttur. Ahiler yabancılara fazla hürmet ve sevgi göstererek, yemek ve yatacak yerlerini de hazırlamakta olup, zalimleri cezalandırmaktan ve arkadaşlarını ve onlara yardım eden kötü insanları katil ve mahvetmek hususunda bunların dünyada bir misli daha yoktur. Ahi şu demektir. Bekâr genç erden ve sanat erbabından olanların toplanarak, kendilerine bir reis seçerek ona bağlananlara denilir. Cemiyetlerine de Fütüvvet adı verilmektedir.

Ahi reisleri bir zaviye inşa edip içini halılar vesair eşya ile tefriş ederek, geceleri de zaviyede kandiller yakmaktadırlar. Ahi gençleri gündüzleri para kazanmak için çalışıp, ikindiden sonra kazandıklarını Ahi Babalarına teslim etmektedirler. Şayet bulundukları şehre bir misafir gelirse, zaviyelerine derhal misafir ederlerdi. Bu alınan şeylerle o misafire ziyafet çekerler, o kimse gidene kadar, bunların misafiri olurdu. Eğer zaviyenin bir misafiri olmazsa yemeklerini yerler, sonra da zaviyede semahlar yaparlar, ikindiden sonra yine hepsi kazançlarını reise teslim ederlerdi.

Bunlara Fityan, reislerine de Ahi denilir. Dünyada bunlardan ziyade yüksek meziyetlere sahip insan görmedim. Şiraz ve İsfahan ahalisinin de bu hususlarda onlara benzerliği varsa da, ahilerin misafirlere muhabbet ve ikram ve şefkatlarını daha ziyade buldum.

Antalya’ya geldiğimin ikinci günü, Ahilerden biri Şeyh Şahabettin Hamevi’ye gelerek, onunla Türkçe konuştu. Ben o zamana kadar Türkçe duymamıştım. Gelen adamın üzerinde eski ve yamalı bir elbise ve başında keçeden külah vardı. Şeyh bana:

- Bu adamın bana dediğini biliyor musun? diye sordu.
- Bilmiyorum! diye cevap verdim.
- Sizi ve arkadaşlarınızı ziyafete davet ediyor, dediği zaman şaştım ve lâkin- evet! demiş bulundum.
Adam gitti, şeyhe dedim ki:
- Bu adam pek fakirdir. Bize bir ziyafet vermeğe kudreti yok zannederim, kendisini rahatsız etmek doğru değildir, deyince, Şeyh gülerek:
- Bu Ahilerin reislerinden, kundura dikicilerinden biridir; cömertlik ve ikramla ruhunun içi doludur. Sanatkârlardan iki yüz kadarı yoldaşı bunu reisliğe seçmiştir. Bunlar ziyafet vermek için bir zaviye inşa edip, gündüz kazandıklarını gece sarfederler, cevabında bulundu.

Akşam birlikte zaviyeye gittik. Burası nefis Anadolu halılarıyla tefrif edilmiş. Irak camından yapılmış birçok avizelerle süslü idi. Misafir odasında beş adet pisus vardı. Pisus, bakırdan yapılmış bir çerağa verilen ad olup, üç ayağı ve başında bakırdan bir kandil, ortasında ise fitil için bir boru vardı. Bu fitil erimiş iç yağı ile doldurulmuştu, yanına da yağ ile doldurulmuş bakır bir avanı konulmuş, orada fitili düzeltmek için bir makas mevcuttu.

Ahilerden birisi bunu yakardı; buna çer ağcı denilmektedir. Zaviyede gençlerden bir grup saf oldular. Arkalarında abadan bir elbise, ayaklarında mestleri vardı. Her birinin belinde bulunan kemerde iki karış uzunluğunda birer bıçak asılı idi. Başlarında softan beyaz bir külâh olup, bu külâhın tepesinde bir karış uzunluğunda ve iki parmak genişliğinde bir şerit mevcuttu.

Bunlar toplandıkları zaman, hepsi külâhlarını çıkarıp önlerine koydular. Zaviyenin ortasında misafirlere mahsus bir peyke bulunuyordu. Biraz sonra bizlere birçok yemekler , meyva  ve tatlılar ikram ettiler. Yemekten sonra şarkılar söyleyip semaha başladılar. Ahilerin bu halleri insanı hayrete sevketmektedir. Bilhassa cömertlik ve yüksek ruhları hakkındaki hayretim daha fazladır.”

İmam Ali’ye göre Fütüvvet’in(Ahi) dört ilkesi;

- Güçlüyken affetmek,
- Sinirliyken yumuşaklık göstermek,
- Düşmanına bile iyilik etmek,
- Muhtaçken bile başkalarına vermek. 

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Banazda Kuzu Kokoreç Yalçın  Kokreçte Yenir
Banazda Kuzu Kokoreç Yalçın Kokreçte Yenir
Tarihi Eser Kaçakçıları'na Uşak Jandarmasından Operasyon
Tarihi Eser Kaçakçıları'na Uşak Jandarmasından Operasyon